Hayatım toprakla başladı, toprakla büyüdü, hâlâ da toprağın içindeyim.
Ben bir mevsimlik tarım işçisiyim.
Yılın dört mevsimi farklı tarlalarda, farklı şehirlerde çalışırım.
Her mevsim yeni bir başlangıç, yeni bir mücadele demektir benim için.
Sabahın erken saatlerinde uyanırım.
Daha güneş doğmadan, elimde kazma, sırtımda su bidonu yola çıkarım.
Kimi zaman kavurucu sıcak, kimi zaman dondurucu soğuk olur;
ama biz toprağı bırakmayız, çünkü biliriz — toprak ne kadar zor olursa olsun, sonunda emeğin karşılığını verir.
İlkbaharda toprağı ekeriz, yazın büyütürüz, sonbaharda toplar, kışın yeniden hazırlık yaparız.
Bazen bir şehirde, bazen başka bir yerde…
Ellerimdeki nasırlar, yılların izidir.
Yorgunluğumun içinde bir gurur taşırım, çünkü bilirim:
sofralara gelen ekmekte, meyvede, sebzede bizim alın terimiz var.
Toprak bize çok şey öğretir.
Sabretmeyi, paylaşmayı, doğanın gücünü, emeğin değerini…
Her çapa darbesinde, her ter damlasında hayatı yeniden hissederim.
Belki ismimiz duyulmaz, yüzümüz bilinmez ama
her sofrada, her lokmada bizim emeğimizin izi vardır.
Mevsimlik işçilik zor iştir.
Evinden, ailenden, bazen aylarca uzakta kalırsın.
Ama bu zorlukların içinde bir gurur, bir dayanışma vardır.
Tarlada yan yana çalıştığın insanların dostluğu,
paylaşılan bir yudum su bile kıymetlidir.
Ben emeğiyle yaşayan, doğayla iç içe bir insanım.
Her mevsim yeniden doğan toprak gibi, ben de her gün yeniden umut ederim.
Toprak bana sadece geçim değil, hayatın anlamını da verdi.
Ve şimdi, bu blogu açarak, kendi hikâyemi paylaşmak istedim.
Belki yazdıklarımda kendini bulan başka emekçiler olur,
belki birileri toprağın değerini bir kez daha hatırlar…
Ama en önemlisi:
Bu yazı, emeğin sesidir.
Ben bir mevsimlik tarım işçisiyim,
ve bu — benim hikâyemdir.

Bu konuya henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...